4 saat
1 güne kadar
15 Kişi
İngilizce, Türkçe
Istanbul Sultanahmet turumuz misafirlerimizi Sultanhmet ve Taksim bölgesi otellerinden alarak 14:00’da Sultanahmet buluşma noktasında başlıyor. Profesyonel rehberimiz eşliğinde Topkapı Sarayı ve Ayasofya Sultan Türbeleri gibi İstanbul’un en önemli tarihi sembollerini ziyaret edeceğiz. Turumuz misafirlerimizi otellerine bırakarak sona ermektedir.
Önemli Bilgilendirme
Topkapı Sarayı
1453 yılında İstanbul’un fethi sonrasında Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine 1460 yıllarında yapımına başlanan Topkapı Sarayı’nın inşası 1478 yılında tamamlanmıştır. Dolmabahçe Sarayı gibi tek seferde tüm ek yapılarıyla beraber inşa edilmeyen Topkapı Sarayı, 19. yüzyıla kadar eklenen yapılarla genişlemiştir.
Topkapı Sarayı, konum itibariyle İstanbul’un en eski tarihî bölgelerinden birinde konumlanmaktadır. Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında kalan tarihî İstanbul Yarımadası’nda bulunan saray, İstanbul’un ikonik yapılarından biridir. Sarayburnu’nda bulunan Doğu Roma akropolü üzerindeki 700.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuş olan Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren 31. padişah Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl süreyle imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi; padişahların da evi olmuştur. 19. yüzyılın ortalarından itibaren yavaş yavaş hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terk edilen Topkapı Sarayı, tarihî önemini ve değerini korumuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, 3 Nisan 1924 yılında müze hâline getirilen Topkapı Sarayı, Cumhuriyet’in ilk müzesi olma özelliğini taşır. Bugün yaklaşık 300.000 metrekarelik bir alan kaplayan Topkapı Sarayı yapıları, mimarisi, koleksiyonları ve yaklaşık 300.000 arşiv belgesi ile dünyanın en büyük saray-müzelerinden biridir.
Saltanat kapısından girildiğinde, saray yapıları geçişli dört avlu ve çevresindeki mimari yapılardan oluşmaktadır. Etrafı bahçeler ve meydanlarla çevrili olan saray yapıları içerisinde Alay Meydanı olarak da anılan ilk avluda Aya İrini Kilisesi, Darphane, Fırın, Hastane, Odun Ambarı, Hasırcılar Ocağı yapıları bulunuyordu.
Sarayın ikinci avlusu, devlet yönetiminin gerçekleştiği mekânların yer aldığı Divan Meydanı bir diğer adıyla Adalet Meydanı’dır. Tarih boyunca pek çok törene sahne olan bu avluda divan toplantılarının yapıldığı Divan-ı Hümayun (Kubbealtı) ve yanında Divan-ı Hümayun Hazinesi yer alır. Bu avluda ayrıca Divan yapısının arkasında Adalet Kulesi, Kubbealtı’nın yanında Harem Dairesi girişi, Zülüflü Baltacılar Koğuşu, Has Ahırlar yer alır.
Sarayın üçüncü avlusuna aynı zamanda Enderun Avlusu da denilmektedir. Bu bölümde padişaha ait Arz Odası, Enderun Hazinesi, Has Oda gibi yapıların yanı sıra Sultan II. Murat döneminde kurulan Saray Okulu’na ait yapılar da bulunmaktadır.
Son avlu olan dördüncü avluda da padişaha ait köşkler ve asma bahçeleri yer almaktadır. Bu bölümde Osmanlı klasik köşk mimarisinin en seçkin ve estetik açıdan en gelişkin örnekleri olan Bağdat ve Revan Köşkleri ile İftariye Kameriyesi bulunmaktadır. Dördüncü avlunun alt kısmında ise saraya ait son yapılar olan Mecidiye Köşkü ve Esvab Odası görülür.
Ayasofya Sultan Türbeleri
Tarihi bin küsur sene öncesine dayanan ve bazı sırları hâlâ çözülememiş olan Ayasofya’nın bugün pek bilinmeyen bir başka özelliği de, bünyesinde beşi padişahlara ait olmak üzere 140’tan fazla hanedan mezarını barındırmasıdır. Ayasofya’ya defnedilmiş olan padişahların ikisi, binanın kilise olduğu dönemlerden kalma “vaftizhane”de Hazreti İsa’nın vaftiz teknesinin yanıbaşında yatmaktadırlar ve buraya defnedilmelerindeki muamma hâlâ çözülmemiştir.
“Ayasofya” dendiğinde aklımıza ilk önce, Bizans’tan kalan ve dünyanın en muazzam yapılarından olan bin küsur senelik ibadethane gelir. Çoğumuz, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesinden sonra cami haline getirdiği bu muhteşem yapının sadece ibadethane maksadıyla kullanıldığını zannederiz.
Osmanlı’nın Ayasofya’sı cami olmaktan çok daha ötede bir kimliğe sahiptir. Çevresine inşa edilen bir medrese ile okulların yanısıra vakıf ve imaret gibi diğer müesseseleriyle beraber devletin önemli bir kurumudur ve Ayasofya’nın imamları, Osmanlı protokolünün ön sıralarındadır. Ve, Ayasofya’nın pek bilinmeyen bir özelliği daha vardır: Avlusuna 16. ve 17. yüzyıllarda inşa edilmiş ama elli seneden fazla bir zamandan bu yana ziyarete kapalı olan dört ayrı türbe ile, bir “hanedan
mezarlığı”dır.
Avludaki türbelerde üç padişahın yanısıra çok sayıda şehzade ve sultan yatmaktadır, türbelerin hemen ilerisinde, Ayasofya’nın kilise olduğu zamanlarda yeni doğmuş çocukların “dine giriş” merasimlerinin yani vaftizlerin yapıldığı“vaftizhane”de iki padişah, her ikisi de “deli” diye bilinen Sultan Mustafa ile Sultan İbrahim ve diğer hanedan mensupları son uykularını uyumaktadır.